Herkes siyaset konuşur oldu. Benim evet’im senin hayır’ından daha değerli, yok benim hayır’ım daha kıymetli. ‘Evet’ güzeldi ama ‘hayır’ çirkin. Bir yerde her şeyden çok siyaset konuşuluyorsa ve bunu vazifesi olmayanlar yapıyorsa orda ciddi sorunlar var demektir. Toplumda siyaset dışında konuşacağımız o kadar çok şey var ki…
Siyasete çok meraklı bir toplumuz ama eminim çoğumuzun siyasete dair yaptığı konuşmaların nereye gittiğinden haberi bile yok. Toplumsal sorunlarımız var. Belki dertleşmek istediğimiz başka şeyler var. İçinde siyaset olmayan başka şeyler…
‘Siyaset dışında her şey’ konulu röportajımın ilkini yaptım. İlk konuğum çok renkli bir kişiliğe sahip olan ve yıllardır Batman’da özel bir kurumda rehber öğretmen olarak görev yapan Tayfur Onur. Biz röportaj sırasında çok eğlendik. Umuyorum siz değerli Yön Gazetesi okuyucuları da röportajı beğenerek okuyacaksınız. Lafı çok uzatmadan ‘Siyaset dışında her şey’ başlıklı röportajımızı beğeninize sunuyorum.
Sizi kısaca tanıyalım?
2002 yılından bu yana Batman’da özel eğitim kurumlarında rehber öğretmen olarak çalışıyorum. Evliyim dünyalar tatlısı üç kızım var. Yapmış olduğum iş gereği çok yoğun bir tempoyla çalışıyorum. Hayatım iş yeri ve ev arasında mekik çekerek geçiyor diyebilirim.
Saygı duyduğunuz insan profili nasıl olmalıdır?
Merhamet sahibi olan insan saygı duyulması gereken insandır. Merhamet kendi içinde sevgiyi, saygıyı, çalışma aşkını barındırır. Aslolan değer bana göre merhamettir.
Hayatı sizin için değerli kılan nedir?
Hiç kuşkusuz ailemdir.
BAŞARI İPİ KENDİ ELİNE ALMAKTIR
Başarı ve şans arasında nasıl bir ilişki vardır?
Başarı ve şans birbirini dengede tutan iki unsurdur. Bu iki kavram birbirinin yardımcılarıdır. Bunu bir örnek vererek açıklamak istiyorum. Büyük bir gemi yolculuğuna çıkacak olursanız, öncelikle iyi bir gemi, profesyonel bir kaptan ve çalışkan bir tayfanızın olması gerekir. Siz bu kriterleri yerine getirmişseniz eğer ve büyük bir fırtına çıkacağı zaman gemi batarsa, buna ya tesadüf denilecek ya da büyük iradenin sonucu…
Ama yok kaptanınız iyi değil, tayfalarınız tembel ise ve küçük bir fırtınada geminiz batıyorsa buna tesadüf denilmeyecektir. Buna insan iradesi denilecektir. Dolayısıyla başarı ve şans birbiriyle ilintilidir. Ama ben burada başarıya inanıyorum. Çünkü başarı ipi kendi eline almaktır.
ESKİDEN, KOMŞUDA PİŞEN BİZİM SOFRAMIZDA YER ALIRDI
Toplumda olmasını istediğiniz fakat gerçekleşmesi daha zor olan şey nedir?
Toplum olarak eksikliklerimiz çok fazla. Sosyoekonomik açıdan tutun kentsel yapıya kadar. Eskiden şehir yatay büyürdü. Şimdi ise dikey büyüyor. Batman yatay büyüdüğü zaman mahallelerde insanlar arası ilişkiler daha samimiydi. Şimdi ise bu samimiyeti kaybettiğimizi söyleyebilirim. Eskiden şehir yatay büyüdüğü zamanlar, komşuda pişen bizim soframızda yer alırdı. Mahallede herkes birbirini tanırdı. Düğünlerde, taziyelerde acılar ve sevinçler ortak olurdu. Şimdi ise aynı apartmanda kaldığımız insanları, hata kapı komşumuzu bile tanımıyoruz.
Şöyle bir düşününce kentin o eski dokusuna geri dönmesini istiyorum galiba, çocukluğumdaki o samimi ortamı tekrar görmek güzel olurdu. Ama kentin o eski dokusunu kaybettiğini söyleyebilirim. Ve bu dokunun kente tekrar kazandırılması zor gibi...
Geçmişten bugüne kadar hangi iletişim araçlarını gördünüz ve kullandınız?
İletişim araçlarını kullanmaya ahizeli telefonla başladım. İlk kullandığım iletişim aracı buydu. Hatta ben şunu bile gördüm. Santral aranır, numara istenir, sıraya girilip, iletişim kuracağımız kişiye ancak bağlanabiliyorduk. Ondan sonra telsiz telefonlar geldi. 90’lı yılların sonlarına doğru yeni yeni cep telefonları çıkmaya başladı. Hani şu telsiz gibi olan telefonlar…
Şimdi ise bildiğiniz gibi akılı telefonlar, WhatsApp, Messenger, Snapchat, Facebook, Twitter, İnstagram gibi iletişim kurma araçları mevcut, bunları da görüyor ve kullanıyoruz.
YANINDA AKILI TELEFONU, HEMEN BİR FOTOĞRAF ÇEKİP ATIYOR İNSTAGRAM’A, BİR DE SNAP ATTILAR MI? ONLARDAN MUTLUSU YOK
Kendi öğrencilik yıllarınızı günümüz öğrenciliğiyle kıyasladığınız zaman “ah keşke bende bugünün öğrencisi olsaydım” diyor musunuz?
Ben günümüz öğrencisi olmak istemezdim. Çünkü günümüz öğrencisi kesinlikle az okuyor. Okumaya yeteri kadar önem vermiyor. Biz kendi dönemimizde arkadaşlarımla eve kapanır bir hafta boyunca hiç dışarı çıkmazdık. Yanımıza aldığımız kitapları bir haftada bitirip, o kitaplar üzerine tartışmalar yaptıktan sonra dışarıya çıkardık. Bunu yapmaktan büyük keyif alırdık. Ama şimdi ki kuşağa bakıyorum. Gidip cafede oturuyor. Yanında akılı telefonu, hemen bir fotoğraf çekip atıyor İnstagram’a, bir de Snap attılar mı? Onlardan mutlusu yok. Bu da bencil bir kuşağın yetişmesine sebep oluyor. Eskiden okuduğumuz kitaplardan edindiğimiz bilgileri birbirimizle paylaşırdık biz. Ama şimdiki nesil içi boş görüntüler çekip paylaşmakla yetiniyor.
Teknoloji çağında yaşıyoruz. Ama buna rağmen teknoloji sağlıklı kullanılmıyor. Bunun sebebi sizce nedir?
Maddi kültür unsurları gelişince o maddi unsurları kullanacak bir eğitim tabanının olması gerekir. Eğer insanlara teknoloji kullanma kolaylığı sağlanıyorsa teknolojinin olumlu yönleri öğretilerek kullandırılmalı. Teknoloji bağımlılık yaratabilir. Ama doğru eğitimle bu bağımlılığın olumlu kullanımı sağlanabilir. Yani teknolojinin amaç dışı kullanılmasının sebebini eğitimdeki yetersizlik olduğunu söyleyebilirim.
En çok neyden endişe duydunuz veya duyuyorsunuz?
Türkiye’nin bir Suriye olmasından her zaman endişe duymuşumdur.
Kendinizi eleştirdiğiniz oluyor mu? Eleştirdiyseniz en çok hangi konuda eleştirdiniz?
Sokrates’in meşhur ‘Sorgulanmayan hayat yaşanmaya değmez’ sözü çok değerlidir. Mutluluğun esası öz sorgudur, eleştiridir. Ben de kendimi eleştiriyorum ve yaptığım hatalardan muhakkak ders çıkarıyorum.
Bildiğiniz üzere teknoloji ile artık haşir neşir durumdayız. Hepimizin elinde akıllı telefonlar. İnsanlarla mesajlaşıyoruz ve çok zengin bir emoji kullanma şansına sahibiz. Size kendinizi çağrıştıran emoji karakteri hangisidir?
Gülücük
Gülmenin de bir felsefesi vardır. Her gülme her yüze yakışmıyor
Bundan 100 yıl önce yaşayan bir düşünür olsaydınız günümüze bırakmak isteyeceğiniz şey ne olurdu?
Yüz yıl önce yaşamış olsaydım. Sigmund Freud’un ki gibi fikirler bırakmak isterdim. Ya da bugüne bir Nietzsche olarak kalmak…
NENEM TÜTÜN KUTUSUNU ALIP SİGARASINI SARAN VE SARDIĞI SİGARAYI O MECLİSTE İÇEN BİR KADINDI.
Dünya’yı, Türkiye’yi ve Batman’ı göz önüne aldığınız zaman kadın ve erkeğin eşit olduğunu söyleyebilir misiniz?
Biyolojik olarak bir eşitlik söz konusu değil. Erkeğin beyin olarak ağırlığı kadından fazladır. Bu ağırlığın fazla olması erkeği veya kadını değerli ya da değersiz kılmıyor. Bir kere burada anlaşalım.
Kendi aile yapımdan örnek vererek konuya yaklaşmak istiyorum. Bizim manevi değerlerimiz de kadın asla ikinci planda değildir. Ben dindar bir ailede yetiştim. Aşiret kökeni güçlü olan bir ailenden geliyorum. Benim aile büyüklerimin toplandığı erkek meclisleri olurdu. Nenem tütün kutusunu alıp sigarasını saran ve sardığı sigarayı o mecliste içen bir kadındı. Aynı zaman da o mecliste söz hakkına sahipti. Kendi ailemi baz aldığımda kadın ve erkek arasında bir eşitsizlik olduğunu hiçbir zaman görmedim.
Ama toplumsal anlamda eşitsizlik olduğunu söyleyebilirim. Çünkü toplumda aile yapısı çok farklı olan insanlar olabiliyor. Bu da toplumda kadın ve erkekler arasında eşitsizlik oluşmasına sebep olabiliyor
‘Aşk fedakarlık ister’ bu her zaman söylenir. Peki, sizce aşkta fedakarlığı kadın mı, erkek mi yapmalıdır?
Aşk kapıyı gelip çarpar. Aşk kapısının tokmağı yoktur. Paldır küldür eve dalar. Bundan dolayı aşkta erkek veya kadın fedakarlık yapar diye bir şey olduğunu düşünmüyorum. Karşılıklı fedakarlık gösterebilmektir aşk. Aslında aşkı ayakta tutabilecek en önemli unsur saygıdır.
Yaşadığınız ve asla unutmam dediğiniz bir anınız oldu mu?
Hadi bir şarkı söyle der gibi oldu. Bazen aniden bizden şarkı söylemiz istenir ya hani. Bildiğimiz birçok şarkı vardır. Ama o esnada hangisini söyleyeceğimize karar veremezdik. O kadar çok anım oldu ki, hepsi de birbirinden değerliydi. Şuan hangisini paylaşsam diye düşünüyorum. Ama en güzel anılarımı üniversitede edindiğim dostluklarla yaşadım ve onlar benim için unutulmazdı.
Asla unutmam dediğiniz bir film ve sahnesi var mı?
Film: Esaretin Bedeli
Unutulmaz sahnesi: İncil’in içinden çıkarılan çekiç
SEVİN YAHU…
Dünyadaki bütün insanlara seslenme şansınız olsaydı. Onlara ne söylerdiniz?
Bazen anı yaşayın, bazen anı yaşayın. Kimseyi kırmayın. Sevin yahu, incitmeyin üzmeyin birbirinizi ve anı yaşayın. Özgür olun. Daha fazla özgür…
Issız bir adaya düşecek olsanız yanınıza almayacağınız şey ne olurdu?
Sevmediklerimi almam. Ve sigarayı…
GAYET RAHATLAMIŞ VE ÇAYINI BİTİRMİŞ BİR ŞEKİLDE AYRILDI YANIMDAN
“İnsanlar konuşa konuşa” derler. Sizce insanlar konuşarak sorunlarını çözebiliyor mu?
Kesinlikle insanlar konuşarak sorunlarını çözebiliyorlar. Hatta ben çalıştığım sektörden yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum. Bir gün bir velim geldi. Çok sinirliydi ve Veliye baktım ciddi anlamda öfkeliydi. Onu sakinleştirmenin bir yolu vardı. Tabi ama önce karşındaki kişiyi tanıyarak ve onu anlamaya çalışarak ona yaklaşmam gerekiyordu. Ben de aldım veliyi odama götürdüm. Ben sustum veli konuştu, konuştu, konuştu… Sanırım rahatlamıştı. Rahatladığını anlayınca ona bir çay istedim. O çayını içerken sıra ben de dedim ve ben konuştum. Ben konuştuktan sonra o sinirli veliden eser kalmamıştı. Gayet rahatlamış ve çayını bitirmiş bir şekilde ayrıldı yanımdan. Yani şunu demek istiyorum. İnsanlar birbirlerinin konuşmasına fırsat verirlerse eğer her şeyin konuşarak çözüme kavuşacağına inanıyorum.
Bize Batmanlıca bir söz söyler misiniz?
Kendime geziyorum…