Lütfen bekleyin..

Ferit TUNÇ

TERK ETMEDİ SEVDAN BENİ

02 Eylül 2015, 16:50 - Okunma: 3717

20 Sen 1 Ben'de bu hafta Batmanlı Avukatlarımızla yaptığımız Röportaj serisine devam ediyoruz. Bugünkü konuğum Gazetecilik mesleğimde şahsıma açılan ilk davamda avukatlığımı üstlenen başarılı ve genç avukatımız Aladdin İraz. 

Kendinizi tanıtır mısınız?

1983 Batman doğumluyum. İlk-orta ve liseyi Batman ilinde tamamladıktan sonra 2002-2006 yılları arasında Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesinde lisans eğitimimi bitirdikten sonra yine aynı üniversitede kamu hukuku ana bilim dalında yüksek lisans eğitimini aldım. 2006 yılından beri Batman Barosuna kayıtlı olarak serbest avukatlık mesleğini icra etmekteyim. Batman MÜSİAD Kurucu üyesi ve aynı zamanda Başkan Yardımcılığı görevi ifa etmekteyim.
İş ve aile hayatımdan arta kalan zamanlarda fırsat buldukça spor ve gezi amaçlı sehayatlerde bulunmaktayım. Hayata pozitif ve güleç yüzle bakarak pes etmeme iradesi ile yaşamımı idame ettirmekteyim. Evli, 2 çocuk babasıyım.

Sizi tanımlayan duygu nedir? 

Esasında beni tanımlayan birçok duygu var, tek yönlü ve klasik biri değilim ancak tek bir kelime ile izah edilecekse bu da Ahde Vefa olsa gerek.

İnsan ilişkilerinde en çok sevdiğiniz ve sevmediğiniz yönünüz? 

En sevmediğim yönüm; sevmediğim, haz etmediğim insanlarla olan ilişkilerimde onlara kendilerini sevmediğimi davranış ve konuşmalarım ile açıkça hissettirmemdir. Bu durum duygularımı gizleyememeden ve açık sözlü biri olmamdan kaynaklanmaktadır.
Sevdiğim yönlerimi biran için bile düşünmedim bugüne kadar. Ancak insanlara çabuk güvenirim. Bu yönümü bu anlamda anlamlı buluyorum.

Bugüne kadar kaç tane kitap okudunuz, okuduğunuz bu kitaplardan en çok beğendiğiniz hangisi ve bu kitaptan almış olduğunuz bir mesajı bizimle paylaşır mısınız?

Meslek hayatının gerekliliğinden kaynaklı olarak sayısı bilmediğim çokça kitap okudum. Halen de okumaya devam ediyorum. Kültürel anlamda öğrencilik yıllarından sonra açıkçası zamansızlıktan kaynaklı çokça okuma imkan ve fırsatı bulamıyorum. En son 1 ay kadar evvel John SMİTH'in psikopat adlı eserini okudum. En çok beğendiğim Yurt yayınlarının mitoloji eserlerinden olan Hallacı Mansur isimli kitabıdır.Bu eserinde özellikle “en-el hak” deyimi ve yanlış anlaşılması,nHer dönemde birilerinin yanlış anlaşıldığını ortaya koyması beni etkilemiştir. Yine bu eserde 'Bakmak ve görmek' arasındaki farklılığın hissettirilmesine ilişkin mesajı anlamlı idi. Bunun yanında Sokrates’in Savunması da beni etkileyen eserlerden olduğunu söyleyebilirim.

En sevdiğiniz şiir ve bir bölümü?

En sevdiğim Şiir Ahmet ARİF'in Terk Etmedi Sevdan beni isimli şiiridir.
Terketmedi sevdan beni, 
Aç kaldım, susuz kaldım, Hayın, karanlıktı gece, Can garip, can suskun, Can paramparça... 
Ve ellerim, kelepçede,Tütünsüz uykusuz kaldım, Terk etmedi sevdan beni...

Kürt Müziği hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Esasında Arap olmama rağmen bir Kürtten daha fazla Kürtçe müzik dinliyorum. Müzik kulağım da Kürtçedir. Kürt Müziği dinlediğim sanatçıya göre bende faklı duygular uyandırıyor. Kürt müziği oldukça eskiye dayanması ve çeşitli anlamları barındırıyor olması dinlenilen sanatçıya göre farklılıklar yaratabiliyor. Örneğin bir dengbej dinlediğim zaman farklı, Şiwanı, Ciwanı dinlediğim zaman faklı duygular hissedebiliyorum. Düğünlerin vazgeçilmezi Kürtçe halay müziklerini de unutmamak lazım bu da bizi coşturmaya yetiyor.

Mesleğinizden memnun musunuz, tekrar bir meslek seçecek olursanız hangi mesleği seçersiniz? 

İcra ettiğim Avukatlık mesleğini severek yapıyorum. İşin doğası gereği bir çok zorlukla karşılaşıyor olsak bile alınan hayır duaları bile bu işi idame ettirmemize vesile oluyor. Yeniden bir meslek seçecek olursam yine aynı mesleği tercih ederim.

Zenginlik ve fakirlik kavramları size neyi çağrıştırır?

Bu kavrama bu soruyu hangi anlamı kastederek sorarsanız sorun ben bu duruma esasında teolojik olarak yaklaşmanın daha doğru olduğu düşünüyorum. Zira bu taktir ve lütuf meselesi. Rabbim Zenginliği dilediğine bahşediyor. Buna ben bu şekilde inanıyorum. O yüzden bu iki kavramın boyutlarını pek sorgulamıyorum. Rabbim mutlaka bir anlamda insana zenginlik bahşetmiştir. Onu fark edebilmek lazım.

Elinizde sihirli bir değnek ve bu değneği üç kez kullanma hakkınız olsaydı; neler yapmak isterdiniz?

Böyle şeylerin pek mümkün olmadığını kabul ederim... Ama böylesine bir imkanın olsa öncelikle tüm duygularından arındırılmış Hakim ve Savcı Robotlar yapardım. Adaletin insan eliyle tecellisinin günümüz dünyasında mümkün olmadığını düşünüyorum. Dünyanın her tarafında yaşanan zulüm ve haksızlıkların bitmesi için bu değneği ikinci kez kullanırdım. Son olarak da İslamofobi anlayışının yıkılmasını ve İslamiyetin gerçek yüzünün tanınmasını sağlardım. 

Batman sizin için ne ifade ediyor? Bize çocukluğunuzun Batman'ını anlatır mısınız?

Batman doğduğum, büyüdüğüm ve her karış toprağında benden bir parçası olan şehir. Ben daha çocuk yaşta iken Batman henüz gelişmemiş birkaç mahalleden ibaret olan bir yerdi. Örneğin şuanda ilimizin merkezi olan Atatürk Parkı ve Esentepe şehir dışında mesire alanı olarak kullanılan yerler konumunda idi. Çocukluğumun tamamı ailenin esnaf ve ticaret ile uğraşması nedeniyle Çarşı mahallesinde geçti. O dönem ilimizin en gözde yerleri Heykel, Peron ve 2.cadde olarak isimlendirilen yerlerdir. Yaz aylarında her gün saat 10:00'da peron diye tabir edilen yerde günün gazetesini almak için sıraya girerdim... O dönemlerde henüz dışarıdan pek göç almamış, herkesin bir birini tanıdığı, sıcak ve samimi ilişkilerinin bulunduğu küçük, şirin bir ilçe idi. 

Batmanın sorunları var mı, varsa en önemli gördüğünüz sorunlar nelerdir?

Ya Sizce..?? Hangi Sorunundan bahsedelim ki... Anlatmaya kalksak herhalde bugünkü köşeniz yetmez… Herkesin malumunda olan sorunlara değinmekten ziyade 2 soruna değinmek istiyorum. Birincisi son zamanlarda özellikle Batman'da yaygın olan hasta ziyaretlerindeki anlayış sorununa değinmek istiyorum. Bölge insanının hasta anlayışı tamamiylen iyi niyetli. Ancak yapılan bu ziyaretlerde özellikle hastalarla temas kurulması ve bu ziyaretlerin uzun tutulması enfeksiyon riskini artırıyor. Bu ziyaretlerde hastanın maalesef iyileşme süresi uzadığı gibi daha ciddi enfeksiyonlara maruz kalması içten bile değil. Bu konuda halkın daha duyarlı olması gerektiği kanısındayım. İkinci olarak da birbirimizi tahammül edememe ve kıskançlık sorunu.

Hayal ettiğiniz bir Batman var mı; varsa nasıl bir hayal?

Aslında Hayal değil sadece umut ettiğim bir kent olabilir. Bu da imkansız değil. İlimizin TPAO yerleşkesine benzetilmesi yeterli benim için. Temiz,Yeşil, Bol oksijen, Sosyal donatılı bir kent...

Size göre “Kürt Sorunu” nedir?

Bunu sorun diye kabul etmiyorum. Siz bir şeyi sorun olarak görürseniz karşınıza sorunlar çıkacaktır. Bu ülkenin temel parçası olan Kürt halkının bir sorun olarak görülmesi ve bu şekilde bir algı yaratılması doğru değil bence. Sorun olarak gördüğünüz temel kuramların varlığı devam ettiği müddetçe gerçek barış ve huzuru yakalayamayız. Kürt halkının maruz kaldığı sorunlar nelerdir diye bir algının varlığı daha kabul edilebilir düşüncesindeyim. Bu sorunlar zaman içerisinde değişik evrimler geçirdi bence... İlk etapta din-dil-ekonomi olarak başlayan problemler günümüzde sadece anayasal güvence eksikliği...

“Kürt Sorununun” çözümü için ne yapılmalıdır?  

Çözüm Süreci içerisinde birçok demokratik yasa norm ve uygulamalarına şahit olduk. Yatırımlar ve sosyal devlet olma yolunda atılan adımlar ile ciddi bir yol kat edildi. Bence Kürt halkımızın maruz kaldığı sorunların çözümünde yapılamayacak çokça fazla bir şey yok gibi yukarıda da belirttiğim üzere Ülkemizde yaşayan tüm Halkların bu ülkenin asli bir unsuru olduğu gözetilerek Anayasanın 54. Maddesinde düzenleme yapılarak, sözde ve kağıt üzerinde değil gerçek anlamda kardeşçe yaşayabilinecek bir düzenin tesis edilmesi gerektiği kanısındayım. Kavramların meydana getirdiği algı yönetiminin tüm kesimler tarafından dışlanarak kardeşlik duygularının pekiştirilmesi için sosyal projelerin yaşama geçirilmesi gerekmekte.

Aristo insan tanımında “insan politik bir hayvandır” derken Descartes “insan düşünen bir varlıktır” der. İbniHaldun ise; “insan geleneklerin ve alışkanlığın çocuğudur” der. Siz, İnsan tanımlaması yapacak olsanız İnsanı nasıl tanımlarsınız?

Bana Göre İnsan Eşref-i Mahlukattır. Yaratılanların en şereflisidir.

Günümüz Türkiye’sinde birey gerçekten “ben kendinim” diyebiliyor mu, örneğin hiç tereddütsüz kendiniz olabiliyor musunuz? 

Sanal alemde yazılanlara, Fotoğraflara bakıldığında bireylerin kendileri olmadığı hep olmak istedikleri gibi göründükleri bir tablo ile karşılaşmaktayız. Bu da insanların beklentileri ile ilgili bir mesele olsa gerek. Fiil ve eylemlerimin çoğu beni yansıttığı kanısındayım.

En çok özgürlüğünüzü mü yoksa güvenliğinizi mi düşünürsünüz? Neden?

Herkes özgür olduğunda orda güvenlik problemi doğmakta, Maalesef buna mesleğim gereği de şahit oluyorum. Her konuda özgürlük olmalı; ama bunun sınırı da benim özgürlüğüm başkasının özgürlüğünün başladığı yerde bitmeli. Bu da insanların birbirine karşı hoşgörü ve anlayışlı olması sayesinde gerçekleşebilir. Kanunla hukukla sınırlar çizilmeli. Bunun fazlası otoriter bir rejime aksi disiplinsizliğe kaosa sürükler. Benim için ilk şart özgürlük; ama güvenliğim sağlandığı müddetçe. 

Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrı olması gerektiğine katılıyor musunuz?

Ben de ayrı olması gerektiğine katılıyorum. Devletlerin içerisinde barındırdıkları tüm halkların Dini özgürlüklerini yaşamasına müsaade etmeli. Devlet, hiçbir şekilde dine ve din özgürlüğüne karışmamalı…

Günümüz gençliğini maneviyat açısından nasıl görüyorsunuz?

Maalesef gençlik buhran içerisinde. Okumayan, sorgulamayan, A sosyal, hazıra alışmış bir sanal alem gençliği ile karşı karşıyayız. Bu durum bu anlamda gelecek nesiller açısından da oldukça tehlikeli.

Kıyamete 24 saat kaldığını bilseydiniz bu saatlerinizi nasıl geçirirdiniz? 

Her an ölecekmiş gibi ahiret için hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışın. Hadisi şerifini kendisine ışık tutan bir insan için kıyamete 24 saat kalması herhangi bir anlam ifade etmiyorsa benim için de herhangi bir şey ifade etmez. Her zamanki olağan hayatıma devam ederdim.

Aladdin İraz: Şimdi de ben soru hakkımı kullanayım; Gazetecilik hayatınızda neden fiillerden çok faillerle ilgili haberler yaptınız?


Ferit Tunç: Aslında tam da öyle değil; failleri vermeden fiillerle ilgili de çok haber yaptığım oluyor; ama failleri verdiğim haberler daha çok etki yaratıyor ve akıllarda kalıyor. Tabi failleri vermemin en büyük nedeni de kesinlikle art niyet değil ve olması bu gerektiğine inandığım durumun bu şekilde düzeleceğine inandığım için yapıyorum. Ve nitekim bugüne kadar failleri vererek yaptığım haberlerin çoğu kamu yararına sonuçlanmıştır, bundan da son derece memnun kalmışımdır. Tabi şunu da belirtmeden sorunuzun cevabını sonlandırmak istemiyorum; Bugüne kadar hiçbir insanoğlunun özel hayatıyla ilgili haber yapmış değilim ve yapmam da, zira onun özel hayatı onu ilgilendirir ve haddimiz değil buna değinmek dolayısıyla bugüne kadar faillerini verdiğim tüm haberler ve köşe yazılarım kamuyu ilgilendiren ve kamu yarına olanlardır.

  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
2642 gün önce
2867 gün önce
3061 gün önce
3161 gün önce
3220 gün önce
3444 gün önce
3515 gün önce
3521 gün önce
3585 gün önce
3773 gün önce
3785 gün önce
3808 gün önce
3860 gün önce
3897 gün önce
3899 gün önce
3920 gün önce
3985 gün önce
4083 gün önce




bmV0aGFiZXJ5YXppbGltaS5jb20=