TDK’ya göre ahlâk: “Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kurallardır.” Etik, “ethos” (karakter, adet olan hayat tarzı) ise bu ahlâki hayatı ele alıp tartışan, söz konusu moral değerlerle ideallerden meydana gelen ve ahlak adını verdiğimiz bu olguya yönelen felsefe disiplinidir. Yani Etik, ahlâkı kapsayan daha bütüncül bir durum sergiler. Peki, “BİR” toplumun bireylerinin uymak zorunda olduğu davranış biçimlerinin evrensel olma durumu nedir? Farklı toplumlarda aynı davranış biçimlerinin sergilemesi ve sergilenen o davranış biçimlerinin aynı anlamı taşıması olasılığı nedir?
Zamanın birinde iki toplum varmış. Bunlar birbirine kayık ile ulaşabilecek uzaklıkta iki adada yaşarmış. Okyanusun buzul dağının sağındaki adada A toplumu, solunda ise B toplumu bulunuyormuş. A toplumunun kişileri birbirilerine sevgilerini göstermek için birbirilerinin saçlarını çekermiş. B toplumunda ise saç çekmek cinsel taciz olarak görülüyormuş. A toplumunda sofra başında toplanıp yemek yemek en önemli görgü kuralı iken, B toplumunda toplanıp yemek yemek hayvanların yaptığı bir davranış olarak algılanırmış.
Sonra günler günleri kovalarken bir gün A toplumundan bir yetkili B toplumunu ziyarete gitmiş. A toplumundaki yetkili B toplumunun yetkilisi ile buluştuğunda sevgisini göstermek için saçını çekmiş. Bu duruma bir anlam veremeyen B toplumunun yetkilisi uğradığı cinsel tacizin cezasız kalmaması gerektiğine inanarak A toplumundan gelen yetkiliyi hapse attırmış. Hapiste olan A yetkilisi pencereden dışarıya bakarken B toplumunun temsilcilerinin bir araya gelip yemek yediklerini görmüş ve kendisinin neden hapsedildiğini onların toplaşıp yemek yemelerine yani hayvani hareketlerine bağlamış. Çünkü B toplumunda toplanıp bir arada yemek yemek hayvani özelliklerdenmiş.
Örnek olayda anlatılan durumun kaynağı nedir? İki taraf birbirine masumane bir şekilde yaklaştıkları halde, bu kadar yanlış anlaşılmalarının sebebi ne olabilir? Kant’ın evrensel ahlâk anlayışı gerçekten bu sorunu ortadan kaldırabilir mi?
Bizce sorunun oluşmasının nedenlerinden bazıları şunlardır; birincisi ahlâk kurallarının yazılı olmaması, ikincisi toplumun bir topluluk olarak var olurken aynı zamanda tek tek bireylerden oluşuyor olması, üçüncüsü herkes için kusursuz bir evrensel ahlâk oluşturmak için “TEK” bir bütünlük oluşturmak gerekir. Ve saydıkça bu nedenler dört, beş, altı diye çoğalacaktır.
Tek bir bütünlük ne demektir? Aslında burada biz tümellikten söz ediyoruz. Eğer evrensel bir ahlaktan söz ediyorsak bireylerin öznel ahlâk anlayışı olmamalı ve bu evrensel yasalar tüm öznelerin okuyup anlayabileceği bir dilde yazılı veya görsel bir konsensüs olarak ortaya konulmalı. Örneğin; Türkiye’de Batman’ın ahlâk kuralları, Hatay’ın ahlâk kuralları, Akuba köyünün ahlâk kuralları yerine herkesçe önceden bilinen yasalar var olmalı ve her birey bu yasalar ile yetiştirilmelidirler. Aksi takdirde evrensellik, öznelliğin gölgesinde kalacaktır.
Ne dersiniz, yanılıyor muyum?