Lütfen bekleyin..

ŞEMMOPIF

ÇAĞDAŞ DEMOKRASİLERDE BEŞİNCİ GÜÇ STK’LARDIR

16 Ağustos 2015, 16:53 - Okunma: 3082

Savaşı ancak STK’lar durdurabilir

Türkiye’de bulunan Sivil Toplum Kuruluşları gerçek anlamda kuruluş özelliklerini sergileyebilselerdi değil SAVAŞ’ı hükümetleri bile altüst edebilecek güce sahip olurlardı.

Mevcut STK’ların kendi güçlerinin farkında olmadığını söyleyebiliriz. Ki, farkında olsalardı günümüzde yaşanan çatışma ortamını çatışmasızlık durumuna getirebilirlerdi. STK’ların bir diğer görevi de arabuluculuktur. Bizde STK’lar bile kutuplaşmış durumda. Türkiye’de STK’lar için genel algı, sadece kendi menfaatleri doğrultusunda hareket eden kuruşlar olarak biliniyor.

Düne kadar STK’ların başında olupta Devletin kurumlarını yerden yere vuranların şimdi hangi birimlerin başında olduğunu söylememize gerek yok!

Maalesef Türkiye’deki STK’ların büyük bölümü siyasallaşmanın yanı sıra birçoğunun da sadece kişisel menfaat doğrultusunda hareket ettikleri bir gerçek. Yani STK’larda; birlik, beraberlik, birliktelik ruhu olsaydı bugün bu bölgede yaşanan savaşın bu düzeye kadar tırmanmayacaktı.

En basitinden bir örnek verecek olursak, koskoca ‘Süper Güç’ olarak bize yutturulan Amerika bile geçmişte Irak’a yapacağı operasyonu bir gazetenin köşe yazısı durdurmuştu.

Amerika’nın Irak’a yaptığı operasyon yine kendi halkının baskısıyla, yani Sivil inisiyatifi ve Sivil Toplum Kuruluşlarının bir araya gelerek yaptığı eylemlerle durdurulmuştu.
Neden?
Çünkü, kendi halkının asker olarak Irak’ta ölmesine karşı çıkmışlardı. Kendi insanlarının ölümüne göz yummamışlardı.

Avrupa’daki STK anlayışı ile Türkiye’deki STK anlayışı maalesef taban tabana zıt.

Avrupa’da STK’lar bireyin başına bir olay geldiğinde tüm toplumun da başına gelebileceği düşüncesiyle konuyu bireysel olarak ele alıp, topluma yayarlarken, bizdeki zihniyet ise bunun tam tersi bir durum. Yani ‘Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın’ veya ‘"Düşmanımın düşmanı dostumdur’ (The enemy of my enemy is my friend).

TÜRKİYE’DE 5. GÜÇ STK’LARDIR

Tek bir merkezde yönetilen idari sisteme merkezi yönetim denir. Merkezi yönetimin başında cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlar kurulu bulunur. Devlet, yönetme görevini; yasama, yürütme ve yargı organları ile gerçekleştirir.

YASAMA

Kanun yapma demektir. Türkiye’de Anayasa kanun yapma yetkisini TBMM'ye vermiştir. TBMM genel seçimlerle belirlenen 550 milletvekilinden oluşur.

YÜRÜTME

TBMM tarafından çıkarılan kanunların uygulanmasıdır. Kanunları uygulama görevi; Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu'na aittir.

YARGI

Devletin yargı görevi bağımsızdır. Anayasaya göre bağımsız mahkemeler tarafından yürütülür. Yasalar önünde herkes eşittir.

DÖRDÜNCÜ KUVVET MEDYA

Günümüzde 4. kuvvet olarak nitelendirilen medya kavramı sadece uluslararası ya da ulusal değil yerel anlamda da büyük önem arz etmektedir. Literatüre Latinceden geçen medya kelimesi ‘İletişim ortamı’, ‘İletişim araçları’ olarak tanımlamaktadır. Bugün medya sınırların sadece haritalarda kaldığı küresel dünyada her milleten ve her inançtan insanın gözü kulağı olmuştur. Bu denli önemli ve vazgeçilemez bir işlevi yerine getiren medya aynı zamanda istihdam kaynağı olarak araştırmalara konu olmakta hemen her gün yeni istatistikler yayınlanmaktadır. 

BEŞİNCİ KUVVET : SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI

Türk Sanayici ve İş Adamları Vakfı – (TÜSİAV) TÜSİAV Başkanı ve Anadolu gazetesi yazarı Veli Sarıtoprak yaptığı bir açıklamasında : “Sivil Toplum Kuruluşlarının “Çağdaş demokrasilerde 4. Güç medyadır 5. güç STK’larıdır. Türkiye bundan sonra STK kavramını daha çok duyacak ve hayata geçirilecek. Bir dernekle uğraşmak bir siyasi partiyle uğraşmak kadar önemlidir” ifadeleri dikkatlerden kaçmıyordu.

Şimdi kısaca STK’ları tanıyalım;

Sivil Toplum Kuruluşlarının belli başlı özellikleri;

1-Proje üreterek ve uygulayarak dünyayı daha iyi bir yaşam alanı haline getirmeye çalışırlar,
2-Gönüllülük esasına dayalı hizmet verirler,
3-Faaliyetlerini karşılık beklemeden yaparlar,
4-Sosyal Yardımlaşma ve dayanışmayı araştırmaya çalışırlar,
5-Toplumsal bilinci geliştirmeyi amaçlarlar
6-Ortak amaçla bir araya gelen insanlardan oluşur.

(6. sırada bulunan bu özellik sanırım konumuzla en alakalı olandır. )

SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ NEDİR?

Sivil toplum örgütü; Devletin gücünün yetmediği konularda araştırma, tesis ve hizmet sağlayarak devlet işlerindeki açığı kapatmakla görevli kuruluşlara denir. Sivil toplum örgütleri topluma yararlı bir hizmet geliştirmek için kurulmuş yasal topluluklardır ve herkese yardım etmek için kurulmuşlardır.

Sivil toplum örgütlerinin özellikleri

1. Amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları yürütür.
2. Üyeleri ikna ve eylemlerle çalışır.
3. Üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle kabul eder.
4. Kar amacı gütmez.
5. Gelirlerini bağışlar veya üyelik ödemeleri ile sağlarlar.

SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ HANGİ İSİMLER ALTINDA FAALİYET GÖSTERİRLER?

1. Oda
2. Sendika
3. Vakıf
4. Dernek

SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ'NİN GELİR ELDE ETME YÖNTEMLERİ NELERDİR?

1- Kişisel bağışçılar,
2- Şirketler,
3- Vakıflar,
4- Yerel ve Ulusal Hükümet,
5-Bedel Karşılığı Hizmet vermek.
Konu derinlemesine araştırıldığında, Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden Prof. E. Fuat Keyman, ‘Avrupa’da ve Türkiye’de Sivil Toplum’ başlıklı yazısında yukarıda yazdıklarımı adeta doğrular niteliğinde yazı yazmış: “Son yıllarda kamusal söylem içinde sivil toplumun, toplumsal değişiminin temel aktörlerinden birisi konumuna yükseldiğini söylenebilir. Sivil toplum, toplumsal gelişimin, demokratikleşmenin ve ekonomik kalkınmanın önemli bir aktörü olarak kabul edildiği bilinen bir gerçek. Bugün sivil toplum örgütlerinin farklı yapılanmalar içinde toplum içinde yaygınlaştığını görebilmek mümkün. Sivil toplum örgütleri farklı alanlarda çalışan gönüllü örgütlerden, düşünce kuruluşlarına, sosyal hareketlerden vatandaşlık inisiyatiflerini, hükümet-dışı örgütlerden sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş bir yelpaze içinde hareket eden bir alanı temsil etmesi gerekiyor. Sivil toplumun hareket alanı sadece yerel ve ulusal da değil, bölgesel ve küresel bir nitelik kazandı. Bununla birlikte, sivil toplumun yeniden canlanma süreci, beraberinde ciddi sorunlar da getirdi.  Sivil toplum hızla yaygınlaştıkça, “sivil toplumun ne anlama geldiği” muğlaklaşmaya başladı. Sivil toplum farklı siyasi, ekonomik ve kültürel söylemlerin ve aktörlerin kullanımına girince, sivil toplumun esas işlevlerinin, taşıdığı temel ahlaki ve siyasi değerlerin ne olduğu da muğlaklaştı. Bu muğlaklaşma süreci, hem sivil toplum örgütlerinin kendi aralarındaki ilişkilerde ciddi sorunlar yaratırken, hem de sivil toplum kavramının suiistimaline (abuse) yol açan bir kullanılış biçimini de ortaya çıkardı. Sivil toplum, en genel düzeyde, “devlet iktidarının baskısı ve denetimi altında olmayan gönüllü örgütlerin yer aldığı alan” olarak tanımlanabilir.  Ama bu tanım sivil toplumun demokratikleşme sürecine ya da demokratik toplum yönetimine katkıda bulunmak gibi siyasi ve ahlaki değerleri ele almayan, yada minimize  eden bir tanımdır”

Lütfen artık tek bir kan akmasın
Lütfen STK’lar kendi görevlerini yerine getirsin
Lütfen herkes elini taşın altına koysun
Daha geç olmadan!!!

  • Bu haberi paylaşın:
UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları
2838 gün önce
3308 gün önce
3321 gün önce
3454 gün önce
3484 gün önce
3489 gün önce
3565 gün önce




bmV0aGFiZXJ5YXppbGltaS5jb20=