BATMAN’DAN, EDİRNE’YE!
1985-1996 yılları, Güneydoğu’nun kırsalında yaşayan Kürtler için tamamen felaket yıllarıydı. O yıllar arasında özellikle de 90’lı yılların hemen başında binlerce köy yakılıp boşaltıldı. Yaklaşık 5000 köy ve mezradan 3000’i yakılıp boşalttırılırken en az 3 Milyon Kürt zorunlu göçe maruz bırakıldı. Yol yordam, nerede kalıp neyle geçineceklerini bilmeyip zorunlu göçe maruz bırakılan bu Kürtlerin tek suçu ise Kürt doğup, Kürt köyleri ve mezralarında yaşıyor olmalarıydı.
Bu sayımızda sizlere, yakılan binlerce köyden biri olan Gercüş’e bağlı Kürtçe adı Hermês’i (Yakıtlı) ve bir zamanlar orada yaşayan Hermêslilerin göç hikayelerini anlatmaya çalışacağım. Hermês (Yakıtlı) Köylülerini bana ilginç kıldırıp hikayesinin peşine düşmemin gerekçesi köyleri yakılan diğer köylülerin zorunlu göçle büyükşehirlere yerleşmelerinin aksine, onların Türkiye’nin en uç noktalarından birine Edirne’ye göç edip yerleşmeleridir.
BİR UÇTAN, DİĞER UCA!
Bir gün İstanbul’da, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi son sınıfta okuyan Gercüş’ün Hermês köyünden olup; ailesi Edirne’de yaşayan Berivan’la tanıştık. Gazeteci olma merakımdan olacak ki Berivan’a Edirne’de yaşamalarının sebebini sordum. Berivan da ‘sadece tek bizim aile değil hemen hemen köyümüzün tamamı 150 hane burada yaşıyor’ deyince merakım daha da arttı. Böylece bu köyün Edirne’ye göçünün sebebini öğrenmek üzere Berivan’ın da yol gösterimi ile Edirne’ye geçerek orada yaşayan Gercüş’ün Hermês köylüleriyle bir araya geldik. Edirne’de kültür yozlaşmasına uğramamış ve kültürlerini hemen hemen olduğu gibi devam ettiren Hermêsliler misafirperverlikleriyle bizi ağırlayıp, göç hikayelerini bizlerle paylaştılar.
ÇARPICI HİKAYELER
Cevat Oğuz, 35 yaşında… Evli 3 çocuk babası… İnşaat işlerinde çalışıyor…
Oğuz, Edirne’ye göç hikayesini şöyle anlatıyor “Bölgenin kötü şartları ve işsizlikten dolayı 1986’da babamla birlikte buraya çalışmaya geldik. Büyükşehirlere değil de Edirne’ye gelmemizin nedeni de babamın burada askerlik yapmış olup burayı tanıyor olmasındandı. Babamla 1990 yılına kadar burada çalıştık ve sonra köye geri döndük; ama 1992’de devlet tarafından köyümüz yakılıp bizler evsiz barksız bırakılarak göçe maruz bırakıldık. Oysa hiçbir siyasi faaliyette bulunmuş değildik, bizler de batıdaki herkes gibi askerliğimizi yaptık ve yaşamımızı sürdürmek için köylerimizde işlerimize bakıyorduk; ama anlaşılan bu ülkede Kürt olmak suçmuş ve dolayısıyla suçumuzun bedeli de köylerimizden çıkarılmakmış.” Cevat Oğuz’un hayalinde ise bir gün memleketine dönüp Batman’da ailesini geçindirecek bir iş sahibi olmak var.
“DEVLET BİZİ UMURSAMADI”
Zeki Kızmaz, evli 4 çocuk babası… O da inşaat işlerinde çalışıyor.
Kızmaz, yaşamı boyunca büyük zorluklar yaşamış, okuyamamanın hüznünü kendisine hırs yapmış ve çocuklarının okuyabilmesi için her türlü fedakarlıkta bulunuyor.
Kızmaz, şöyle konuşuyor “Köyümüz yakılıp boşaltıldığından bu yana yaklaşık 20 yıldır buradayız. Devlet tarafından mağdur edildik, nerede kalıp ne yiyeceğimiz devletin umurunda olmadan bizi zorunlu göçe tabi tuttu; oysa ne devlete ne de hiç kimseye zerre kadar zararımız dokunmadı, ama biz her şeye rağmen pes etmedik, yaşam mücadelemizi verdik ve vermeye de devam ediyoruz. Umut ediyorum bir gün şartlar elverişli olur bizler de tekrar memleketimize ger döneriz.”
“SİYASETTEN ANLAMAM AMA…”
Diğer hemşerileri gibi Ziver Kaya inşaat işlerinde çalışıyor. Dört nüfuslu ailesini geçindirebilmenin derinde…
Kaya, çocuklarının ve yeğenlerinin eğitimi için elinden geldiğince eğitimlerine özen gösteriyor.Ayrıca bugüne dek siyasetle ilgilenmemiş olan Kaya, siyasetten de anlamam diyor; ama kendisi göçe maruz bırakılarak kirli siyasetin kurbanı olmuş.
Kaya, şöyle konuşuyor “Biz de diğer köylülerimiz gibi anlam veremediğimiz bir şekilde zorunlu göçe maruz kaldık, yaklaşık 20 yıldır burada yaşıyoruz. Burada Türkler, Romanlar ve Bulgarlarla iç içe yaşıyoruz herkes kültürünü yaşayabiliyor ve bir gün olsun aramızda bir tatsızlık yaşanmış değil; ama her nedense devlet zihni bizlere farklı yaklaşıyor; bizleri köylerimizden edip buralara getirtti. Memleketimizden yaklaşık 2000 km uzaklıktayız, memleketimize özlem duyuyoruz. Bugün bilsem Batman’da çalışacağım bir iş olur hemen memlekete dönerim.”
“KÜLTÜRÜMÜZÜ BURADA YAŞIYORUZ”
8 çocuk babası Mehmet Emin ise çay bahçesi işletmeciliği yapıyor…
Göç hikayesini şöyle anlatıyor “Köyümüz, 1992’de yakıldıktan sonra Nusaybin’e göç ettik. O yıllar Edirne’de inşaatlarda çalışmak üzere mevsimlik geliyorduk; ama bu mevsimlik çalışmalarımızın gel-gitleri bizleri zorlayınca 1998’de Nusaybin’den Edirne’ye göç ettik. Buraya yerleştikten sonra çay bahçesi işletmeciliğine başladım, bunun yanında 2002’de burada HADEP il teşkilatının kurucu üyeleri arasında bulunarak siyasi faaliyetlere başladım. Aynı yıl HADEP’in kapatılmasıyla DEHAP’la 2002 genel seçimlerine girdik ve yeni teşkilatlanmamıza rağmen burada 2110 oy aldık; ama maddi olanaklarımızın kısıtlı olmasından dolayı daha sonra buradaki parti teşkilatını feshettik ve siyasetin biraz dışına çekildim. Burada yeni bir yaşama başladık; ama kültürümüzden hiç kopmadık, günlük konuşma dilimiz Kürtçe ve hatta kültürümüzden kopuş olmaması ve çocuklarımızın Kürtçe öğrenebilmeleri için gelinlerimizi Batman’dan getirip, kızlarımızı kendi kültürümüzdekilerle evlendirmeye özen gösteriyoruz.”
KINÊ BERZAN…
‘Kiné’ lakaplı Berzan Güneş’in Edirne’ye göçü diğer köylülerinden biraz daha farklı… Berzan, Edirne’ye göçünü şöyle anlatıyor “Köyümüz yakıldıktan sonra Nusaybin’in bir köyüne yerleştik. Babam hayvancılık yapıyordu ve beni de sürekli, hayvanları otlatmaya gönderiyordu. Ben ise hayvan otlatmayı hiç sevmiyordum, ondan dolayı hayvanlarımızı otlatmamak için babama direndiğimde babam bana şiddet uyguluyordu. Ben de en son bu şiddetlere dayanamayıp 2002’de Edirne’ye köylülerimizin yanına yerleştim. Buraya yerleştikten sonra evlendim ve şimdi bir çocuğum var” diyor. Şimdilerde babanızla aranız nasıl, köye tekrar dönmek ister misin diye kendisine sorduğumda ise bize politik bir cevap veriyor “Babamla aramız, Erdoğan-Kılıçdaroğlu misalidir.”
XECİCE NİNE…
Tek bir kelime Türkçe bilmiyor Xecice nine… Köyüne olan özlemi geçmişin derinliklerine dalmasından, kimseyle doğru düzgün konuşmamasından fark ediliyor. Xecice nineyle konuştuğumuzda köyünü çok özlediğini ama çocuklarını ve köylülerini de bırakıp köye dönemeyeceğini söylüyor; ama bir gün çocukları ve tüm köylüleriyle birlikte tekrar köye dönme hayali ve umuduyla yaşıyor.
…Ve
Abdullah Görgen Edirne’nin usta lokantacılarından…
Meslekteki 20. Yılı. O’nun da hikayesi diğerlerinden çok farklı değil.
HEP BİR ARADALAR…
Evet…
150 Hermésli ailenin yaşadığı Edirne’de Hermésli aileler aralarında Kürtçe konuşuyor, kültürlerini ellerinden geldiğince yaşatmaya çalışıyor; Taziye, hastalık, düğün ve önemli günlerde birbirlerini yalnız bırakmıyorlar.
Fakat, her ne kadar köyün tamamına yakını Edirne’de bir arada olsalar da Hermêsliler, atalarının yadigarı topraklarını özlüyorlar ve bir gün geri dönme hayaliyle yaşamlarını sürdürüyorlar…