Son günlerde Batman Üniversitesindeki bazı öğretim görevlilerinin açığa alınmasıyla birlikte Batman’da faaliyet yürüten 22 STK bir araya gelerek Rektör Aydın Durmuş’u sert bir dille eleştirmiş, hemen akabinde de Sayın Durmuş basın toplantısı düzenleyerek STK’lara aynı dilden cevap vermişti. İki tarafın da haklılık payı olmakla beraber iki taraf da suçlu desek daha doğru demiş olurum zannımca. Tabi ki iki tarafı da hem haklı hem de suçlu gösteriyorsam elbette bunun bir açıklaması istenilecektir benden, dolayısıyla sözü uzatmadan iki tarafı da ayrı ayrı açıklamaya geçeyim.
İlkin STK’lardan başlayalım; elbette STK’ların kendi üyelerinin mağdur edildiğine dair iddiada bulunmaları ve üyelerinin hakkını aramaları kadar doğal ve haklı bir gerekçe olamaz, bunun için de Rektör Aydın Durmuş’a ağır ithamlarda bulunmalarını anlarım. Yalnız aynı Aydın Durmuş, rektör yardımcısıyken de üniversitede skandallar ard arda geliyordu. Bu skandalların kimisinde Sayın Durmuş doğrudan ilişkiliyken, kimisinde de dolaylı bir biçimde ilişkiliydi ve maalesef bugün sert dille Sayın Durmuş’a eleştirilerde bulunan bu 22 STK’nın sadece birisinden ses çıkmış ve skandalların muhataplarını kınamıştı. Dolayısıyla STK’ları bu anlamda dünün yanlışlarını görmezden geldikleri için suçlu buluyorum ve inanıyorum ki bugün bu STK’lar da o günkü suçlarını kabullenmişlerdir.
Şimdi gelelim Sayın Rektör Aydın Durmuş’a; inanın Sayın Durmuş’la ilgili hangi yanlışından başlayayım bilemiyorum, teşbihte hata olmasın; ama tıpkı “deveye sormuşlar: boynun neden eğri; deve cevap vermiş: nerem düz ki” misali…
Sayın Durmuş, her ne kadar seçilmemişse de halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanı tarafından atandığı için saygı duyarım ve yapacağı her olumlu çalışma da bizim için haber değeri olmakla beraber, yanında durmak da bizim için Batmanlılık gereğidir. Ama aynı şekilde yanlışlarının da karşısında durarak, kalemimizin yazabildiği kadarını yazmak asli görevimizdir. Sayın Durmuş’un, iddialara cevaben yaptığı basın açıklamasında özellikle değindiği bir iki konuya değinerek, Sayın Durmuş’a yönelteceğim sorularla yazıma son vermek istiyorum. Sayın Durmuş, üniversitede kul hakkına kimsenin girmesine müsaade etmeyeceğinin altını çiziyor, yine üniversitede terörle mücadelede üzerine düşen görev neyse onu sonuna kadar yerine getireceğini belirtiyor ve buna sonuna kadar ben de katılıyorum ve Rektör Bey’i destekliyorum. Yalnız şimdi Rektör Bey’in kendisine soruyorum;
Siz rektör olmadan önce eşiniz Ayla Hanım, size bağlı fakültede öğretim üyesi olmasına rağmen bir gün olsun derslere girdi mi, kadrosu burada olmasına rağmen Samsun’da kaç yıl kaldı? Ve Sayın rektörüm sizce derslere girmeden, derslere girmiş gibi ücret almak da kul hakkına girilmiş olunmuyor mu?
Yine size sorarım Sayın Durmuş; oğlunuza özel olarak kadro açtırıp, sonra da görevlendirmeyle doktora eğitimine göndermeniz de kul hakkına girilmiyor mu?
Yine size sorarım Aydın Hocam; siz daha rektör yardımcısıyken ilişkilerinizin iyi olduğu kimilere özel kadrolar açtınız mı, açmadınız mı ve açılan bir kadroda sizin istediğiniz kişiyi insaflı jüri üyeleri olumlu görmeyince siz, bu öğretim üyesi olan jüri üyelerine mobing uyguladınız mı uygulamadınız mı? Ve bunlar da çok önemsediğiniz kul hakkına girilmiyor mu?
Daha sorabileceğim çok soru var; ama son bir soruyla yazımı tamamlayayım istiyorum;
Sayın Rektörüm, FETÖ’yle sonuna kadar mücadele edeceğinizi hep söylüyorsunuz, rektör olmadan da size bu soruyu yöneltmiştim cevabını alamamıştım şimdi yineliyorum sorumu; siz rektör yardımcısıyken de FETÖ vardı ve hatta sizin senato döneminiz FETÖ’nün tavan yapıp, cirit attığı dönemdir, dolayısıyla siz o zaman FETÖ’nün neresinde yer alıyordunuz?