Kürdistan Bölgesi, geleceğin inşası için petrol ve doğalgaz konusunda hassas davranmış ve dengeleri kendi lehine çevirmek için bunu bir araç olarak kullanma yoluna gitmiştir. Uluslararası firmalarla işbirliğine giderek kendi bölgesinde çıkan petrol üzerinde belirleyici ve egemen bir güç konumunda olmak istemiştir. Bölgesindeki petrolün pazarlanması için de Türkiye’yi, Avrupa pazarına açılmada transit bir ülke olarak görmüştür. Bu nedenle de Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı stratejik bir öneme sahiptir. Bu konu hem Kürdistan Bölgesi yönetimi için hem de Türkiye için büyük önem arz etmektedir. Türkiye, petrol talebinde olan eksikliğinin giderilmesi için Irak’la yakın ilişkilerde bulunmuştur. Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı, Türkiye’nin sahip olduğu en eski petrol hatlarından biridir. Bu hattın taşıdığı petrol miktarı 1999 yılında 305 milyon varile ulaşmış, yaşanan sabotajlar ve Kerkük’te yaşanan sorunlar nedeniyle 2006 yılında 10.9 milyon varile düşmüştür.
Kerkük-Yumurtalık petrol boru hatları dışında Bölgesel yönetimde bulunan diğer boru hatları da ekonomi içinde önemli bir paya sahiptir.
Irak’ta yer alan boru hatları şu şekildedir:
Kuzey Petrol Boru Hatları,
Kerkük-Trablus (Suriye) Hattı,
Kerkük-Trablus (Libya) Hattı,
Kerkük-Banyas (Suriye) Hattı,
Stratejik Boru Hattı, Irak sınırları içinde Kuzey Petrol Bölgesini Basra Körfezi’ne bağlamaktadır.
Irak-Türkiye (Kerkük-Ceyhan) Hattı, iki hattan ibarettir,
Irak-Akaba (Ürdün) Hattı.
İlk üç petrol boru hattı, Irak petrol üretiminin %63’ünü taşıyabilecek kapasitededir ve toplam uzunluğu 7.000 km ‘ye ulaşmıştır.
Güney Petrol Boru Hatları
Zübeyr-Fao Yarımadası hattı
Zübeyr-Fao Yarımadası hattı, iki hattan ibarettir,
Fao-Hor El-Ammiye hattı
Kuzey Ruamlia-Fao hattı,
Petrolün küresel siyasetteki gücünün önemi gün güne artarken Türkiye’de enerji ithalatında çeşitliliği arttırmak amacıyla alternatif ülkelerle işbirliği yoluna gitmiştir. Bu alternatifler içerisinde Kürdistan Bölgesi, Türkiye için vazgeçilmez bir ortaklık sunmaktadır. Kürdistan yönetimi de bölgesinde bulunan petrollerin uluslararası pazara transfer edilmesi için Türkiye’nin geçiş güzergahındaki önemini anlamış ve iki ülke arasında bu konuda işbirliği yapılmasının önü açılmıştır. Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani, bu konuda Türkiye’nin kendileri için önemli bir ülke olduğunu, petrolün pazarlanmasında öncelikli ülke konumunun Türkiye’ye verilmek istendiğini ve Türkiye’nin istemesi halinde petrol boru hattı inşa edebileceklerini ifade etmiştir. Petrolün Türkiye üzerinden pazarlanması hem Kürdistan Bölgesi için hem de Türkiye için ciddi avantajlar sağlayacaktır. Projelerin hayata geçirilmesi için TPAO ve diğer özel firmalar girişimlerde bulunmuşlardır.
Türkiye’de sanayi sektörünün gelişmesi ile birlikte enerjide üretim artarken, talep artmakta ve buna bağlı olarak enerjide ithalat da artmaktadır. Artan bu talebin beraberinde getirdiği riskler Türkiye’nin dış ticaret açığında kendisini net olarak hissettirmektedir. Türkiye’de petrol üretimi olmadığı için ithal edilen maliyetlerin düşürülmesi için girişimlerde bulunulmuştur. Bu nedenle Türkiye’nin bir enerji koridoru olması, petrol boru hatları geçişinde Irak ve Hazar bölgesinde bulunan petrol ve doğalgazın, Batı’ya açılmasında bir güzergah olmasına önem gösterilmiştir. Yapılan uluslararası projelerle Türkiye bu alanda günden güne önem kazanan bir ülke haline gelmiştir. Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı ile Hazar Denizinden, Akdeniz’e Rusya topraklarını ve boğazları kullanmadan geçiş sağlayan ilk proje olma özelliğine sahiptir. 2006 yılında faaliyete geçen ve günde 1 milyon varil petrol taşıyan bu hat 1,776 km uzunluğundadır. Enerji koridoru olmak için atılan bir diğer adım da Kerkük-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattıdır. Kürdistan Bölgesinden, Ceyhan Limanına 600 mil uzunluğunda iki paralel boru hattı ile günde azami 1.6 milyon varil taşınmaktadır. Doğalgazda Türkiye’nin dışa bağımlılık oranı da petrol gibi yüksektir. Özellikle ithal doğalgaz Rusya ve İran’dan sağlanmaktadır. Bu çeşitliliğin arttırılması için de çeşitli çalışmalar yapılmış ve son zamanlar Kürdistan Bölgesi bu konuda ön plana çıkmaya başlamıştır. Kürdistan’ın sahip olduğu doğalgaz rezervleri üzerinde çalışmalar yapan Türkiye, tıpkı petrolde olduğu gibi doğalgazın da pazarlanmasında bir geçiş güzergâhında olmak istemektedir.
Özellikle ABD ile eşgüdümlü olarak izlenen bu politikayla İran ve Rusya’ya karşı dengeleme politikası izlemek hedeflenmektedir. Rusya enerji şirketi Gazprom’un bu doğalgaz alanındaki bu tekelciliğini kırmak için, ABD Dışişleri Bakanlığı Enerjiden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Matthew J. Bryza ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler arasında 2007 yılında İstanbul’da bir toplantı düzenlenmiştir. Basına kapalı yapılan bu toplantıda Irak gazının Türkiye’ye, Türkiye’den de Avrupa LNP olarak ABD ve diğer ülkelere ulaştırılması konusu gündeme gelmiştir. Böyle bir durumda doğalgazda Rusya’ya olan bağımlılığın dış politika üzerindeki risklerin ortadan kaldırılması hedeflenmiş, ayrıca buradan gelen gelirle de enerji maliyetinin düşürülmesi amaçlanmıştır.